Küresel Siber Güvenlik Alarm Sistemindeki Kriz ve Çözüm Arayışları
Dijital dünyada milyarlarca insan iletişimden ticarete, kritik altyapıların yönetiminden günlük yaşamın her alanına kadar bilgisayar sistemlerine güveniyor. Ancak, bu sistemlerdeki güvenlik açıklarını tespit edip önlemeye yarayan küresel erken uyarı mekanizması ciddi sorunlarla karşı karşıya. ABD merkezli bazı siber güvenlik altyapılarındaki darboğazlar, dünya çapında önemli bilgi boşluklarına yol açıyor ve dijital hayatımızı daha savunmasız hale getiriyor.
ABD’nin Siber Güvenlik Sistemindeki Çöküş Tehlikesi
Son 18 ayda, siber güvenliğin iki temel taşı sayılan Ulusal Güvenlik Açığı Veritabanı (NVD) ve Yaygın Güvenlik Açıkları & Maruz Kalma Programı (CVE) ciddi krizlerin eşiğine geldi. Şubat 2024’te ABD destekli NVD, “ajanslar arası destek değişikliği” gerekçesiyle yeni güvenlik açığı kayıtlarını yayınlamayı aniden durdurdu. Ardından Nisan 2025’te CVE programının sözleşmesinin bitmek üzere olduğu sızdırılan bir mektupla ortaya çıktı. Bu olaylar, siber güvenlik profesyonelleri arasında panik yarattı.
Birçok uzman, CVE ve NVD’nin kritik işleyişsizliğiyle bilgisayar korsanlarının yeni açıkları hızla kullanabileceğine dikkat çekiyor. Bu açılardan yamalanmamış sistemler, hastane servislerinin çökmesine ve kritik altyapıların aksamasına neden olabiliyor. ABD Siber Güvenlik ve Altyapı Güvenliği Ajansı (CISA), CVE için fonlamayı geçici olarak uzattı ancak NVD için durum daha karmaşık. NIST’in bütçesinde yapılan önemli kesintiler ile CISA’nın yıllık 3.7 milyon dolarlık desteğini çekmesi kritik darbozun büyümesine yol açtı.
NVD ve CVE Sistemlerinin Günümüzdeki Zorlukları
NVD’nin analiz gecikmeleri hâlihazırda biliniyor ancak son dönemde ortaya çıkan arkaik birikimler tehlikeyi artırıyor. Şu anda 25 binden fazla işlenmemiş zafiyet kaydı beklemede ve bu sayı 2017’deki rekor seviyenin neredeyse 10 katı. Bu gecikmeler yeni ortaya çıkan güvenlik açıklarının hızlıca ele alınmasını engelliyor. NIST, bu sorunu hafifletmek için müteahhitlerle çalışıyor ve CISA “Vulnrichment” adlı yeni bir program başlatmış durumda. Bu program, verileri zenginleştirerek çeşitli paydaşlara özel çözüm ve öneriler sunup devletin tek bilgi sağlayıcısı rolünden uzaklaşmayı hedefliyor.
Küresel Etkiler ve Alternatif Çözümler
Bu sistemlerde yaşanan aksaklıklar sadece ABD ve bağlı kuruluşları için değil, tüm dünya için ciddi sonuçlar doğuruyor. Siber güvenlik alanında artan bu boşluklar, birçok kurum ve şirketi özel yazılım güvenlik çözümlerine yönlendiriyor. Ancak bu çözümler küçük ve orta ölçekli işletmeler için genellikle yüksek maliyetli ve erişilebilir değil.
Uzmanlara göre çözüm arayışında atılması gereken adımlar:
- CVE ve NVD gibi sistemlerin sürdürülebilirliğinin sağlanması için uluslararası mali desteklerin artırılması,
- Yapay zekâ ve otomasyon teknolojilerinin güvenlik açığı analiz süreçlerine entegre edilmesi,
- Siber güvenlik alanında açık kaynak ve uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi,
- Yazılım üreticilerinin güvenlik açıklarını önlemek için yasal ve etik sorumluluklarını artıracak düzenlemeler ve “yazılım bileşen listesi” (S-BOM) uygulamalarının yaygınlaştırılması,
- Farklı veri kaynaklarından gelen güvenlik açığı bilgilerinin bir arada yönetileceği merkezi olmayan yeni sistemlerin geliştirilmesi.
Öte yandan Avrupa Birliği ve Çin gibi bölgesel aktörler kendi güvenlik açığı veritabanlarını kurarak teknolojik bağımsızlık peşinde koşuyor. Bu gelişmeler, küresel siber güvenlik alanında yeni bir rekabet ve iş birliği dönemini tetikliyor. Güvenlik uzmanları ise, farklı kaynaklardan sağlanan verileri harmanlayarak esnek ve çok katmanlı savunmalar geliştirmeye çalışıyor.
Sonuç olarak, dijital çağın vazgeçilmez parçalarından olan güvenlik açığı takibi ve yönetimi için hem kamu hem özel sektör tarafından daha güçlü, koordine ve yenilikçi çözümlere ihtiyaç var. Aksi halde, siber tehditlerin giderek karmaşıklaştığı ve çeşitlendiği günümüzde, dijital altyapılarımız giderek daha kırılgan hale gelecek.