Yerel Bilgelik ve Yapay Zeka: Kabile Sanatçılarının Teknolojiyle Kurduğu Yeni Bağlar
Günümüzün Yerli sanatçıları, teknoloji, hafıza ve direniş arasındaki ilişkileri yeniden tanımlıyor. Geleneksel bilgi ve modern yapay zekanın kesiştiği bu alanda, Lakota, Diné ve Tlingít gibi Kızılderili topluluklarının sanatçıları, teknoloji anlayışını radikal biçimde dönüştürmeye devam ediyor.
Sanatın Anlamı ve Kabile Bilgisi
Birçok Yerli Amerikan dilinde “sanat” kelimesi yoktur. Bunun yerine sanat, nesne olmaktan çok bir eylem ve niyet olarak algılanır. Lakota dilinde “wówačhiŋtȟaŋka” derin düşünceyi, “wóčhekiye” ise sunmayı ya da dua etmeyi ifade eder. Sanat, yaşamdan ayrı değildir; o bir tören, öğretidir, tasarımdır. Mimarlık ya da kod gibi bilgi taşır ve sorumluluk doğurur.
Sanatın gücü; sergilenmesinde ya da korunmasında değil, kullanılma biçiminde, öğretmesinde ve bağ kurmasındadır. Bu yaklaşım, teknoloji endüstrisindeki yapay zeka ve kullanıcı etkileşimi anlayışını sorgulayan temel bir prensiptir.
Teknoloji, Veri Egemenliği ve Yeni Yerli Sanatçılar
Oglala Lakota’dan Suzanne Kite, Diné’den Raven Chacon ve Tlingít’ten Nicholas Galanin gibi yeni nesil Yerli sanatçılar, çıkarcı veri modellerini reddederek, karşılıklı ilişkiye dayanan sistemler kuruyorlar. Teknolojiyle insan arasındaki ilişkiyi odağa alan bu sanatçılar, şeffaflık ve rıza temelli teknolojilere öncelik veriyor.
Örneğin Suzanne Kite’in yapay zeka enstalasyonları, Lakota veri egemenliği yaklaşımıyla geliştirilmiş: Kullanıcının fiziksel varlığı olmadan çalışmayan, karşılıklı ve rıza temelli ilişkiler kuran makineler yaratıyor. Kite bununla ilgili olarak, “Verilerim, eğitim setim benim. Teknolojinin en gelişmiş versiyonunu yapmak değil amacım. Sanatçıyım, teknolojik bir demo üretmiyorum. Karmaşıklık birçok katmanda olmalı, sadece teknik değil” diyor.
Diğer yandan Chacon, otomasyon ve gözetim mantığını ses ve performans aracılığıyla sorgularken, Galanin ise kültür ile mekanik hareket arasında gerilim yaratan enstalasyonlarıyla hafızayı gündeme taşıyor.
Yerli Teknolojisinin Temelleri ve Geleceğe Dair Sorular
Yerli topluluklar teknolojiden hiç ayrılmadılar. Amerika’nın altyapısını ve teknolojisini inşa eden toprak, emek ve yaşam biçimleri Yerli halkların mirasıdır. Asıl soru, neden Yerli kültürlerinin teknoloji alanından ayrı tutulduğu, hatta dışlandığıdır.
Bu sanatçılar, Batı teknolojisinin bilgi ve bedeni birbirinden ayıran yapısal ikiliklerini reddediyor ve şu soruyu soruyorlar:
- Zekâ ancak karşılıklı ilişki kurulduğunda mı ortaya çıkar?
- Varsayılan durum “izinsiz alma” değil, “reddetme” olabilir mi?
- Günümüzün sistemlerine dahil olmak yerine, yenisi nasıl inşa edilir?
Örneğin Suzanne Kite’in “Wičhíŋčala Šakówiŋ (Yedi Küçük Kız)” adlı performansında, dört metrelik saç örgüsüne yerleştirilmiş sensörler vücut hareketlerini okur ve bu hareketlere karşılık olarak makine öğrenimi algoritmalarıyla sesler üretir. Aynı zamanda Lakota yıldız haritalarını simgeleyen taşlar performansa geleneksel bir astronomik bilgi katmanı ekler.
Nicholas Galanin ise mekanik davul enstalasyonuyla, otomasyon ile ataların hafızası arasındaki gerilimi sembolize eder. Tlingít geleneklerinde kullanılan ağaçtan yapılma davulların mekanik versiyonu, ritmik bir kalp atışı temposunda durmaksızın çalarak kültürün performasyonunun bedensiz kaldığında ne olacağını sorgular.
Bu sanatçılar, teknoloji ve kültür arasında derin bir bağlantı kurarak, yeni ve sorumlu yapay zekâ modellerinin öncülüğünü yapıyorlar. Gelecek, onların işiyle şekilleniyor ve bu süreçte sadece teknoloji değil, tarih, kimlik ve karşılıklı saygı da yeniden tanımlanıyor.